Tasarım Felsefesi ve Bilimin Serüveni / Tunalı İsmail Tasarım Felsefesi
Tasarım felsefesi nedir?Tasarımı bir sanat dalı olarak gören felsefesinin özü doğaya alternatif oluşturmak olan estetik açıdan kullanıldığı ve başlı başına bir kültür oluşturan felsefe türüdür. Peki tasarım nedir? Tasarım, insanın tinsel yaratma erkiyle meydana getirdiği, doğaya alternatif bir varlık alanıdır. Bu varlık alanı bilimden sanata, felsefeden tekniğe insanın yarattığı her türlü nesne, ürün ya da yapıtı içine alan bir kültür dünyasıdır. Böylesi geniş bir dünyayı kavramak, tekil varlık alanlarıyla sınırlanmış bilimlerden ziyade ancak felsefenin "harcı" olabilir. Tasarım aslınca Latince kökenlidir. Ve günümüzde akılda oluşan fikir düşünce herhangi bir şeyi bir nesneyi 2 boyuta düşürerek kağıda aktarabilme ile çok güç ve zor bir kavram halindedir. Tasarım aslında ilk olarak zihinde var olur. Tasarıma bir biçim (form) verildiğinde ise nesne kavramı oluşur. Bu sebeple her tasarım örgüsünde farklı bir fikir ve ona bağlı bir biçim oluşur. Başka bir deyişle her tasarım olgusunun tasarımlayan bir özne ve tasarımlanan bir nesnesi vardır. Tasarım en temelde insanoğlunun varolmak ile arasında kurduğu iletişimdir. Bütün tasarımlar bilimde kuramlar şekilde anılırken felsefede ise düşünce sistemi olarak anılırlar. Örnek vermek gerekirse Aristoteles ve ya Newton da fizik üzerine geliştirdikleri de birer tasarımdır. Ve ya Platon'un felsefe üzerine çalışmaları da birer düşünce sistemidir ve dolayısıyla bir tasarımdır. Doğada ne kaşık ne de bilgisayar mevcuttur. Bu ve buna benzer teknolojik ürünlerin bu zamana kadar gelme sürecide tamamen insanoğlunun birer tasarımıdır.
Bilim ve Tasarım
Bilim düzenli sistemli bir bilgidir. Görüşlere bir yere kadar açıktır. İnsanoğlu algısının nesnelerle olan iletişiminin içine girdiği günden beri (yani doğdugu günden beri) nesneleri bilmek onları tanımak aralarındaki ilişkiyi çözmek ister. Bu bir tür içgüdüseldir. Olayları açıklamak ister.Bu basta din ile başlar ama zamanla insan kurduğu olguları akıl ile temellendirerek bilime yol açar. Bu süreç bilimsel düşüncenin evrimidir. Bu gelişmenin en alt basamağı Çin'de astrolojinin ve matemetiğinkurulması olgusudur.
Bilimin evrim çağında özgün ve ''bilim çağı'' olarak anılan Grek Uygarlığı ile başlar. Grek Uygarlığı'nın bilim çağı olmasını temelinde bulunan olgu dinsel anlayış ile başlayan bilimin sonrasında yerini gerçekliğe bırakması ve anlayışın doğa varlığı ile bütünleşmesidir.
Bu çağda bilimsel çalışmaları ile kendisini kanıtlamış ve adını yüzyıllara duyuran ünlü felsefeci düşünür Platon hayranı olan aynı zamanda öğrencisi olan Aristoteles'tir. Bütün Grek Uygarlığı gibi Aristoteles de dünyanın yoktan var olmadığı görüşünü benimsemiştir. Dünya başta biçimden yoksun saf bir maddeydi. Tanrı bu saf maddeye bir mimar gibi şekil vermiş ve bi sanat eseri olan bir düzenli dünyayı meydana getirmiştir. Ancak dünya duran bir oluşum değildir. Zamanla oluşumve değişim gösterir bu harekettir. Aristoteles'e göre dünyanın ilk hareketini ona tanrı vermiştir. Devamında gelen bütün değişimler Aristoteles'ın bazı kuamlarına göre meydana gelir.
1. Maddi Neden
2. Biçimsel Neden
3. Hareket Ettirici Neden
4. Ereksel Neden
Bu nedenler hem canlı hem de cansız doğada olabilen nedenlerdir.
Isaac Newton Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri adlı eserinde gökyüzünde ve yeryüzünde meydana gelen hareketleri evrensel çekim yasası ile matematiksel bir dille açıklar.
Astrofizik alanında da yine Aristoteles öne çıkar. Ona göre dünyanın merkezinde bulunan gök kürenin biçimin göre şekillenir herşey.
Copernicur adında bir başka düşünürün amacı ise evren tasarımından ziyade astrofizik sistemlerinin açıklayamadığı gezegenlerin dünyaya göre aldıkları konumlar uzaklıkları gibi konulardır. Copernicus güneş merkezli bu sistemde güneşi merkeze koymuş ve kendi keseni etrafında dönen yeri diğer gezegenlerle beraber döndürmüş. Daha sonra Newton evrensel çekim yasası ile bu güneş merkezli evren tasarımının matematiksel bir dil ile geçerliliğini sürdürecektir.
Bilim ve Tasarım
Bilim düzenli sistemli bir bilgidir. Görüşlere bir yere kadar açıktır. İnsanoğlu algısının nesnelerle olan iletişiminin içine girdiği günden beri (yani doğdugu günden beri) nesneleri bilmek onları tanımak aralarındaki ilişkiyi çözmek ister. Bu bir tür içgüdüseldir. Olayları açıklamak ister.Bu basta din ile başlar ama zamanla insan kurduğu olguları akıl ile temellendirerek bilime yol açar. Bu süreç bilimsel düşüncenin evrimidir. Bu gelişmenin en alt basamağı Çin'de astrolojinin ve matemetiğinkurulması olgusudur.
Bilimin evrim çağında özgün ve ''bilim çağı'' olarak anılan Grek Uygarlığı ile başlar. Grek Uygarlığı'nın bilim çağı olmasını temelinde bulunan olgu dinsel anlayış ile başlayan bilimin sonrasında yerini gerçekliğe bırakması ve anlayışın doğa varlığı ile bütünleşmesidir.
Bu çağda bilimsel çalışmaları ile kendisini kanıtlamış ve adını yüzyıllara duyuran ünlü felsefeci düşünür Platon hayranı olan aynı zamanda öğrencisi olan Aristoteles'tir. Bütün Grek Uygarlığı gibi Aristoteles de dünyanın yoktan var olmadığı görüşünü benimsemiştir. Dünya başta biçimden yoksun saf bir maddeydi. Tanrı bu saf maddeye bir mimar gibi şekil vermiş ve bi sanat eseri olan bir düzenli dünyayı meydana getirmiştir. Ancak dünya duran bir oluşum değildir. Zamanla oluşumve değişim gösterir bu harekettir. Aristoteles'e göre dünyanın ilk hareketini ona tanrı vermiştir. Devamında gelen bütün değişimler Aristoteles'ın bazı kuamlarına göre meydana gelir.
1. Maddi Neden
2. Biçimsel Neden
3. Hareket Ettirici Neden
4. Ereksel Neden
Bu nedenler hem canlı hem de cansız doğada olabilen nedenlerdir.
Isaac Newton Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri adlı eserinde gökyüzünde ve yeryüzünde meydana gelen hareketleri evrensel çekim yasası ile matematiksel bir dille açıklar.
Astrofizik alanında da yine Aristoteles öne çıkar. Ona göre dünyanın merkezinde bulunan gök kürenin biçimin göre şekillenir herşey.
Copernicur adında bir başka düşünürün amacı ise evren tasarımından ziyade astrofizik sistemlerinin açıklayamadığı gezegenlerin dünyaya göre aldıkları konumlar uzaklıkları gibi konulardır. Copernicus güneş merkezli bu sistemde güneşi merkeze koymuş ve kendi keseni etrafında dönen yeri diğer gezegenlerle beraber döndürmüş. Daha sonra Newton evrensel çekim yasası ile bu güneş merkezli evren tasarımının matematiksel bir dil ile geçerliliğini sürdürecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder