S.E. Ramussen Yaşanan Mimari / Mimaride Gün Işığı
Işık mimarın
ücret ödemediği malzemesidir.Gün ışığı gün içinde sürekli olarak değişir.
Fakat mimarın kullandığı diğer öğeler sabitlik içerisindedir. Mimarın görevi
yapının tek parçasını bile oluşturmadan malzemesini olan ışığında yerini belirlemeli
ve sağlıklı kullanım sağlamalıdır. Ki doğal
ışık olmadan gerçek bir mimarlık olamaz. Dahası ışık güçlü psikolojik
tepkiler yaratır ve belirli fizyolojik etkilere sahiptir.
Mimari yaşantıda ışık önemli rol oynar. Aynı
oda ve aynı duvardaki farklı durumlar farklı mekansal izlenimler verebilir. Bu
farklı durumlar arasında kaybolmamak için aydınlatma açısından üç grup
tanımlayabiliriz;
1.Aydınlık açık mekan
2.Tepeden ışık alan mekan
3.Yan taraftan ışık alan mekan.
Bu üç örnek içerisinde en tipik olan yandan
ışık olan mekandır.Aydınlık mekan tarih boyunca özellikle sıcak
iklimli ülkelerde kullanılmış ve güneşten korunmak için sütunların üzerine
yerleştirilen bir çatı kullanılmış.
Işığın niceliğinden çok niteliği vardır.
Bundan ’ önden aydınlatmanın’ genelde zayıf bir aydınlatmadır. Işık,
kabartıları olan bir yüzeyin üstüne dik bir açıyla düşerse, minimum gölge ve
ona bağlı olarak da minimum plastik etki oluşur.Bu durumda dokusal etkide zayıf
olur çünkü dokunun algılanması yüzeydeki ufak kabartıların algılanmasına
bağlıdır.Eğer aydınlatılan cisim, ışık yandan gelecek döndürülürse, hem 3
boyutluluk hem de dokusal etki açısından iyi bir izlenim veren bir nokta
blunabilir. Gölgeli kısımlarda da 3 boyutluluk elde etmek için gerektiği kadar
yansımalı ışık kullanılır.Sonunda konusu, plastik ifade ve doku bakımından
belirsiz hiçbir nokta kalmadan ortaya çıktığında fotoğrafın iyi
ışıklandırıldığını söyler.Üstü kapalı mekan değişik yerlerinde farklı
ışık etkileri sunar.Buna karşın üstü açık mekan, ışık her yerde aynı derecede
iyi olacak şekilde planlanabilir.Örnek olarak
Roma'daki Pantheon'u verebiliriz.Gothenburg'da üstü açık ve kapalı iki avluya
sahip başka bir belediye sarayı ile karşılarız.İki mekanı birleştirmeye karar
vermiş ve üstü kapalı ana mekanda, açık avluya bakan cam bir duvar
yapmıştır.Böylece gün ışığı ana mekana yandan girer.Böylece ışık burada da cam
duvarda olduğu gibi yandan girer.Bu tür bir düzenleme yapıda kullanılan
kaliteli malzemeleri ortaya çıkaran doyurucu bir aydınlatma sağlar.
Gothenburg belediye sarayındaki aydınlatma
şekli yalnız yandan aydınlatma yöntemidir.Buna en iyi örnek Hollanda
evleridir.Hollanda'da toprağın özel fiziksel şartlarının dışında bir yapı
türünün doğmasına sebep olmuştur.Evler denizden kazanılmış toprak üzerine
yapılmıştır.Hollanda evlerindeki duvar yapımı için zemine birçok kazık çakmak
gerekiyordu. Eski Hollanda evi derinliği fazla,yüksek ve dar kalkan duvarı olan
bir binaydı.Alt katlar yaşama alanı olarak, üst katlar ise ihtiyaç duyulan
malzemeleri depolamak amacıyla kullanılırdı.Böylece küçük bir yere pek çok şeyi
sığdırma olanağı doğardı.Duvarın alt kısmına birçok büyük pencere
yerleştirilmiştir.Yan duvarlar komşu evlerle paylaşıldığı için onlarda açıklık
yapılamazdı.Bu yüzden ışık sadece ön ve arka cephedeki pencerelerden
girebiliyordu.Ön cephe üst tarafta ince bir tuğla duvardan, alta ise ahşap ve
camdan oluşuyordu.Cam,önceleri elde edilmesi zor ve pahalı bir malzemeydi.Hava
iyi olduğu zaman kepenkler açık tutuluyor,böylece hem içeridekiler dışarıyı
seyredebiliyor hem de içeriye bolca ışık girebiliyordu.Kötü havalarda ise
yukarıdaki ufak camlardan gelen ışıkla yetinmek gerekiyordu.Sonraları
pencerelerin alt bölümleri de camla kapandı. Kepenkler yerinde bırakılarak
camlar içeriye doğru açılan kanatlara takıldı.Derin iç mekanları
aydınlatabilmek için olabildiğince büyük pencerelere duyulan gereksinim kolayca
anlaşılabilir.Dört kepenkli sistemi mükemmelleştiren Hollandalılar daha da
ileri gitmiş,pencerelerine perde ve kumaş asmışlardır.Hollanda evlerinin
içlerini gösteren eski tablolar incelendiğinde ince tül perdelerin yanı sıra
ağır ve kalın kumaşlardan yapılan perdelerinde kullanıldığı ve böylece karanlık
duvarlarla aydınlık pencere açıklığı arasında yumuşak bir geçişin sağlandığı
görülür. Zengin Hollandalı tüccarların,bölgenin sert ikliminden
dolayı,güneylilere göre evlerinde daha çok zaman geçirmeleri ve bu yüzden
evlerinin döşemesine, İtalyanlar için daha önemli olan oda biçimlerinden çok
daha fazla ilgi göstermeleridir. Renk mimaride mağara resimlerinin gösterdiği
gibi paleotik devirden beri etkili bir şekilde kullanılmıştır. Zaman zaman
farklı iklim koşullarında farklı yapı çeşitleriyle farklı kültürel birikimle
kendini göstermiştir.
Gothenburg belediye sarayındaki aydınlatma şekli yalnız yandan aydınlatma yöntemidir.Buna en iyi örnek Hollanda evleridir.Hollanda'da toprağın özel fiziksel şartlarının dışında bir yapı türünün doğmasına sebep olmuştur.Evler denizden kazanılmış toprak üzerine yapılmıştır.Hollanda evlerindeki duvar yapımı için zemine birçok kazık çakmak gerekiyordu. Eski Hollanda evi derinliği fazla,yüksek ve dar kalkan duvarı olan bir binaydı.Alt katlar yaşama alanı olarak, üst katlar ise ihtiyaç duyulan malzemeleri depolamak amacıyla kullanılırdı.Böylece küçük bir yere pek çok şeyi sığdırma olanağı doğardı.Duvarın alt kısmına birçok büyük pencere yerleştirilmiştir.Yan duvarlar komşu evlerle paylaşıldığı için onlarda açıklık yapılamazdı.Bu yüzden ışık sadece ön ve arka cephedeki pencerelerden girebiliyordu.Ön cephe üst tarafta ince bir tuğla duvardan, alta ise ahşap ve camdan oluşuyordu.Cam,önceleri elde edilmesi zor ve pahalı bir malzemeydi.Hava iyi olduğu zaman kepenkler açık tutuluyor,böylece hem içeridekiler dışarıyı seyredebiliyor hem de içeriye bolca ışık girebiliyordu.Kötü havalarda ise yukarıdaki ufak camlardan gelen ışıkla yetinmek gerekiyordu.Sonraları pencerelerin alt bölümleri de camla kapandı. Kepenkler yerinde bırakılarak camlar içeriye doğru açılan kanatlara takıldı.Derin iç mekanları aydınlatabilmek için olabildiğince büyük pencerelere duyulan gereksinim kolayca anlaşılabilir.Dört kepenkli sistemi mükemmelleştiren Hollandalılar daha da ileri gitmiş,pencerelerine perde ve kumaş asmışlardır.Hollanda evlerinin içlerini gösteren eski tablolar incelendiğinde ince tül perdelerin yanı sıra ağır ve kalın kumaşlardan yapılan perdelerinde kullanıldığı ve böylece karanlık duvarlarla aydınlık pencere açıklığı arasında yumuşak bir geçişin sağlandığı görülür. Zengin Hollandalı tüccarların,bölgenin sert ikliminden dolayı,güneylilere göre evlerinde daha çok zaman geçirmeleri ve bu yüzden evlerinin döşemesine, İtalyanlar için daha önemli olan oda biçimlerinden çok daha fazla ilgi göstermeleridir. Renk mimaride mağara resimlerinin gösterdiği gibi paleotik devirden beri etkili bir şekilde kullanılmıştır. Zaman zaman farklı iklim koşullarında farklı yapı çeşitleriyle farklı kültürel birikimle kendini göstermiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder